7 Şubat 2013 Perşembe

ATLAR VE AĞAÇLAR

göreydin;
dört dönüyor kızıl yeleli atlar yüreğim içre.
kör kıvılcım çıkıyor nalları değidikçe aşka
nalları ateş.
menzil uzak, yol yorgun, adımlar başka
çivili tırnaklarla kazınan kör patikalar
kesişiyor dipten bucağa yanmış bir ormanın en kuytusunda
kökünü kedere salmış ak yapraklı ağaçların
dalları ateş.

bileydin;
soluksuz atlar koşturuyor içimde gemi azıya almış
kızıl yeleleri terden bir boşanmış su
sağrısı ateş.
kendine kurduğu en anlaşılmaz pusu
çekiyor içten içe yanık yaprak kokusu ve duman
basmış bulanık bir tutkuya dışı kül
içi yalazlanmış sonbahar döküntüsü
çağrısı ateş.

duyaydın;
kızıl atlar kişniyor kulaklarımda öfkeli ve tutsak
sesi kendine yabancı o vurdumduymaz uğultu
sükutu ateş.
dizgini kendine sağır, uzandığı bulutu
eğilen dallara başvermiş perçem gibi indiriyor alnına
kızıl çehrede yüz görümlüğü bir akıtma, ak
bulutlar kişniyor ak yapraklı ağaçların inadına
bulutu ateş

soraydın;
atlar ve ağaçlar hangi şafakta ölür
kızıl bir at nasıl dişler kabuk tutmuş yarayı
zulümü ateş.
kanatırken tuz basıp acıyla avutmuş yarayı
kızıla keser dallar, bin parçaya bölünür
yılgın bir yılkıdır payına düşen  ak orman kuytusunda.
atlar da ağaçlar gibi ayakta ölür
ölümü ateş.


http://www.bachibouzouck.com/index.php?option=com_k2&view=itemlist&task=user&id=2022%3Aerenleridrismahfi&Itemid=199&lang=tr

Hiç yorum yok: